Gün geçtikçe bir keşmekeş haline gelen büyükşehirlerdeki trafik sorunu, bir yerden başka bir yere varmak isteyen yolcuları perişan ediyor. Özellikle megakent İstanbul’da trafik çilesi insanları sarı taksi adını verdiğimiz ulaşım araçlarına yöneltiyor. İstanbul’da toplu taşım araçları ile bazen saatler süren ulaşım sorununa güçlü bir alternatif olan taksiler konforlu ve rahat ulaşım imkanı sağladığı için tercih ediliyor. Bir zamanlar İstanbul’da ulaşım fayton ve kayıklarla yapılırdı. Nüfusun artması ile birlikte faytonların yerini dolmuşlar almaya başladı. Dolmuşçuluk ile birlikte zamanla taksi ulaşım aracı olarak ortaya çıktı. Geçmişten günümüze gelişimini devam ettiren taksilerin patlama yaptığı yıl 1970’li yıllardır. 1980’li yıllar ise sarı taksi ile tanıştığımız yıllara tekabül eder.
Taksiler önemli bir ihtiyacı gidermenin ötesinde, şehirlerin önemli bir süsü aynı zamanda. Her şehrin kendine özgü bir taksi tipi var. Herkesin aklına ilk gelen Londra taksileri, 3 tekerlekli basit araçların kullanıldığı geleneksel Asya tipi taksiler, üstü rengârenk çiçeklerle bezenmiş Hindistan-Pakistan taksileri ve salon tipli büyük arabaların kullanıldığı Amerikan taksileri gibi.
Taksicilik yeni değil, kullanıcılı araba kiralama hizmeti yüzyıllardır veriliyor. Ama yerleşik olarak 1600’lü yılların başında Paris’te ve Londra’da at arabaları ile ulaşım hizmeti verilmeye başlanmış. Çok kısa bir süre sonra da bu yeni iş alanı çok kişi için cazip hale gelmiş. Tek atlı arabaların çektiği 2 tekerlekli arabalar hem hızı hem de dış görünümüyle gelişmiş. Bu alanda çalışacak olanlar için şartlar belirlenmiş, kurallar konmuş. Kaynaklar, Kraliçe I. Elizabeth devrinde, yani 1650’li yılların Londra’sında, ulaşım hizmetinin hem kalitesiz hem çok pahalı olduğunu söylüyor.
“Taksi”, Alman bir ailenin soyadından geliyor
1867 yılında Almanya’da faaliyet gösteren “Thurn und Taxis” isimli aile şirketi hükümetin mektup ve paketlerini taşımaya başlamış. İşte taksi lafı ilk kez bu ailenin soyadı ile ortaya çıkmış ve yıllar içinde meslekle bütünleşmiş. Taxis kelimesi eski Yunancada seyahat etmek, rütbe, derece, sınıflandırma, düzenleme, kategorize etmeyi ifade ederken Almancaya geçince de ücret ve vergi anlamlarını da yüklenmiş.
1894 yılı Temmuz’unda Bruhn ve Westendorf isimli iki Alman girişimci taksimetre adını verdikleri bir tasarımlarını tanıtmak için Londra Ticaret Merkezi’nden randevu talep etmişler. 7 Temmuz tarihli Polis Haberleri gazetesinde yer alan habere göre, bu alet yapılan yolculuğun mesafe olarak ölçümünü, kaç yolcunun taşındığı ve buna karşılık kaç para ödeneceğini hesaplıyormuş. 5 yıl boyunca bu işin esnafı tarafından (özgürce ücret talep edebilmek adına engellense de) Mart 1899’da Gottlieb Daimler tarafından taksimetre monte edilen ilk arabanın Londra’da hizmet vermeye başlamasıyla birlikte hayata geçmiş. Ve bu tarihten sonra, bir yerden bir yere gitmek için kiralanan aracın adı “taksi” olarak anılmaya başlanmış. Taksimetrenin kullanılmasıyla, taşıma ücretinin standart hale gelmesinden yolcular da mutlu olmuş, araç sahipleri de. Çünkü insanlar kaç para ödeyeceklerini bildikleri taksi hizmetini daha sık kullanır olmuşlar. Bu da talebi patlatmış, taksicilerin işlerini açmış. Bakılmış ki, netice olumlu, uygulama Liverpool, Bradford, Manchester, Leeds gibi İngiltere’nin başka şehirlerinde de kullanılmaya başlanmış. Çok kısa bir zaman sonra da Buenos Aires, Paris şehirlerinde yaşayanlar da taksimetre ile tanışmışlar.